Gönderilen semavî kitapların hepsi oradaki halkın diliyle inmiştir. Dilin kâmil olmasıyla ilgisi yoktur. Peygamber, Fransızlardan çıksaydı, indirilen kitap Fransızca olurdu. Lisanın üstünlüğüne göre inmedi. Bununla beraber Arapça, diğer lisanlara göre, hele Türkçeye göre mükemmel bir lisandır. Eksiklik Türkçede vardır. Arapçada lüzumsuz kelime ve edat yoktur.
Arapçada Evet anlamına gelen iki kelimenin bulunması onun mükemmelliğini gösterir. Türkçe, bundan mahrumdur. Neam da, Belâ da Evet demektir, ama kullanış yerleri farklıdır. Olumsuz soruların olumlu tasdiki için Neam değil, Belâ kullanılır. Mesela, (Ben sizin Rabbiniz miyim?) sorusuna Arapçada Neam [Evet] denirse, (Evet Rabbimizsin) anlaşılır. (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?) diye sorulunca, Neam [Evet] denirse, (Rabbimiz değilsin) anlamı çıkar. Yani olumsuz söz tasdik ediliyor. Belâ denince, olumsuzun tersi tasdik ediliyor. Yani (Evet, Rabbimizsin) denmiş oluyor. Türkçede bu incelik yoktur. Bu bir eksikliktir.
Birine Türkçede (Sana selam olsun) desek, o denilen kimsenin erkek mi, kadın mı olduğu anlaşılmaz. Arapçada bu hemen anlaşılır. (Ondan Allah razı olsun) desek, o kimsenin erkek mi kadın mı olduğu, Türkçede anlaşılmaz, Arapçada anlaşılır. Bunun gibi çok incelikler vardır. Bunlar, o dilin zenginliğini gösterir.
Bupost hakkında tartışma