Böyle sözler, hadislere inanmayan, (Peygamber postacı idi, Kur’anı getirmekle vazifesi bitti) diyen din düşmanlarının iddiasıdır. O kadar hadis âlimi geldi, fıkıh âlimi, tefsir âlimi geldi, hiç biri bunu bilmiyor muydu? İslam âlimleri din düşmanı mı idi de, Resulullahın sözlerine uymadılar? Böyle bir soruyu samimi bir Müslüman soramaz.
Bunlar, işlerine gelince hadisi delil gösterirler, gelmeyince de hepsi uydurma derler. Bunların en bariz hile ve taktiği, olmuş bir olayı bozarak, Bektaşi gibi bir kısmını alıp diğer kısmını almayarak yarım anlatırlar. Olmamış bir şeyi, iftira ve yanlış olduğu hemen bilineceği için pek anlatmazlar. Ama olmuş olayı değiştirerek, yarısını alıp yarısını gizleyerek anlatıp, müslümanların şüpheye düşmesine çalışırlar. Hainler bu taktikleriyle çok insanı da kandırmışlardır. Bunları iyi tanıyıp tuzaklarına düşmemeli.
Şu husus da iyi bilinmeli ki, Peygamber efendimiz bütün hadis-i şeriflerini en son günde, hepsini bir anda söylemedi. 23 sene boyunca söyledi. Çeşitli olaylara göre, şahıslara göre, şartlara göre söyledi. Rahmet olması için, aynı hususta farklı söylediği de olurdu. Bu yüzden hadis-i şeriflerin ne zaman ve niçin söylendikleri de önemlidir. Din 23 sene boyunca yaşanarak bildirildi. Bazı emir ve yasaklar zamanla farz veya haram oldu. Bir şey haram olmadan önceki durumları anlatan hadisleri yazıp, bak Resulullah böyle buyurdu demek dini içten yıkmaya çalışmaktır. Veya farz olmadan önceki durumları anlatıp, bak böyle yapılırdı, demek ki sonradan mezhepler bunu haram etmiş demek hainliktir. Ayrıca, farklı hadis-i şerifleri görünce, birbirine tenakuz zannetmemeli, onları bize bildiren ehl-i sünnet âlimlerine suizan etmemeli. Hadis âlimleri bunları hâşâ bilmiyor muydu?
İslam âlimlerinin kitaplarının bozuk olduğunu söyleyenin, aklından ve dininden şüphe olunur. Çünkü bu kimse, Resulullahı ve Eshab-ı kiramdan hiçbirini görmediğine göre ilmini nereden öğrendi? Bir şeyler öğrendi ise, İslam âlimlerinin kitaplarından öğrenmiştir. O âlimlerin kitaplarına bozuk derse, kendisi doğru yolu nereden bulmuştur?
İlk zamanlarda, ölenlerin çoğu müşrik olduğu için, kabir ziyareti yasak edilmişti. Daha sonra, müminler de ölünce, (Daha önce kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi ziyaret edin) buyuruldu. Tesettür emri sonradan geldi, içki sonradan yasak edildi. Bunun gibi, daha önce Kur’an-ı kerim yeni inerken, âyetlerle hadislerin karışmaması için, hadis-i şeriflerin yazılması yasaklanmışsa da, daha sonra yazılması emredildi. Bunu istismar ediyorlar.
Diyanet İşlerinin, (Sahih-i Buhari muhtasarı tecrid sarih) tercümesinin önsözünde özetle deniyor ki:
İlmi talep etmek her Müslümana farz olduğu gibi, ilmi neşretmek de böyledir. Hadis-i şerifte de, hikmetin, müminin kaybolmuş malı olduğu, nerede bulursa, derhal alması gerektiği bildirilmiştir. Ayrıca,
(Burada olanlarınız, burada olmayanlara tebliğ etsinler! Belki de, kendilerinden daha anlayışlı birine tebliğ etmiş olabilirler. Sözlerimi işitip belledikten sonra, başkalarına aynen aktaranın Allahü teâlâ yüzünü ağartsın) [Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace, Darimi, İ. Ahmed] hadis-i şeriflerine uyan âlimler, dini yaymaya çok gayret göstermişlerdir.
Bupost hakkında tartışma