Namaz, İslam dininin yapılmasını emrettiği ibadetlerin en önemlilerinden birisidir. Kelime-i şehadetten sonra, İslam’ın beş şartından birisi namaz kılmaktır. Ergenlik çağına ulaşan ve akıllı olan her Müslümanın namaz kılması farzdır. Terk edilmesi ve geciktirmeyi kabul edilebilir kılan bir mazeret olmadığında vaktinde eda edilmeyip kazaya bırakılması büyük günahtır. Namaz, uyuyakalmak, unutmak ve başla bile olsa ima ile kılamayacak kadar hasta olmak gibi mazeret bulunmadıkça kaszaya bırakılmamalıdır. Hz. Peygamber (SAV), “Biriniz uyuyakalır veya unutur da bir namazı vaktinde kılamaz ise, uyandığı veya hatırladığı vakit kılsın” buyurmuştur.
Çok meşgul olunması, aile fertlerinin geçimini sağlamak için yapılan çalışma, yolculuk ve benzeri durumlar namazın ertelenmesi için özür değildir. Kur’an-ı Kerim’deki Nur suresinde şöyle buyurulur: “Öyle erkekler vardır ki, onları ne bir ticaret, ne bir alışveriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyabilir. Onlar, dehşetinden kalplerin ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.”
İşverenin ya da iş yerinde sorumluluk sahibi olan kişinin, namaz kılmak isteyen çalışanlarına Cuma namazını ve beş vakit namazın da hiç değilse farzlarını kılabilme olanağını sağlaması zorunludur. Ancak çalışanın işini aksatmaması ve iş disiplininin korunması nedeniyle işverenin veya amirlerinden izin alması yerinde olur. İzin verilmediğinde de kılınan namaz geçerlidir. Namaz kılma olanağı olmayan bir yerde çalışan kimsenin bu olanağı bulabileceği bir işi araması uygundur.
Çalışanların aramalarına rağmen başka bir iş bulma olanağı olmadığında, öğle ile ikindiyi, ya ikindiyi öne alarak öğle vaktinde ya da öğleyi geciktirerek ikindi vaktinde; akşam ile yatsıyı da yatsı vaktine geciktirerek veya yatsıyı akşam vaktine alarak kılabilir. Ancak bunun bir zorunluluk olduğunu unutulmamalıdır.
Bupost hakkında tartışma